İran'da yaşanan ilginç ve bir o kadar da korkutucu bir olay tüm dünyada yankı uyandırdı. Ülkenin en dikkat çekici kriminal case'lerinden biri haline gelen "Kara Dul" lakaplı kadın, 11 eşini aynı sebepten dolayı öldürmekle suçlanıyor. Bu durum, birçok soruyu beraberinde getiriyor: Neden bu kadar çok eş? Cinayetlerin ardındaki motivasyon ne? Hangi koşullar böyle bir trajik sona yol açtı? Tüm bu sorular ışığında, "Kara Dul" un hikayesini derinlemesine inceleyeceğiz.
Gerçek adıyla Tanaz, genç yaşta evlenerek hayatına eşlerin katılmasıyla başlıyor. İlişkileri boyunca farklı kişilerle tanışan Tanaz, ilk eşini 19 yaşında kaybetti. Ardından evli kaldığı erkeklerin hepsi gizemli bir şekilde hayatını kaybetti. Ülkenin adalet sistemi, Tanaz'ın "sıradan" bir dul olarak anılmasına neden olurken, zamanla bu hayatta kalma stratejisinin altında yatacak olan karanlık gerçekler ortaya çıkmaya başladı. Tanaz, sahip olduğu eşler arasında sıkça değiştirdiği ilişkiler, miras ve ekonomik bağımsızlık arayışı içinde farklı stratejilere sahiptir. Bu süreçte, eşlerinden birikimi almak ve rahatlamak için cinayet işlemek, onun için kaçınılmaz bir hale geldi.
Tanaz, gözaltına alındığında yaptığı açıklamalarla büyük bir Sansasyon yarattı. "Kara Dul" olarak anılmasının nedenlerini açıklayan Tanaz, her bir cinayetin ardındaki nedenin ekonomik baskılar ve aşkın karanlık yüzü olduğunu savundu. Her bir eşinden maddi manevi tatmin bekleyen Tanaz, “Onları sevmediğimizi söylemlerimizden anlayabilirsiniz ama aslında ben her biri için büyük bir duygusal yük taşıdım” dedi. Tanaz, eşlerinin dikkat çekici bir özelliği olduğunu da belirtti: Hepsi onu sürekli kontrol etmekteydi ve onun özgürlüğünü sınırlıyordu. İşte bu duygusal baskının sonucu olarak Tanaz, her bir cinayeti, özgürlüğünü sağlamak adına birer kurtuluş olarak gördü. Tanaz’ın hikayesi, toplumsal normlar ve bireysel özgürlük arasındaki çatışmayı gündeme getiriyor. Bu olay, Iran'ın patriyarkal yapısının getirdiği baskıları gözler önüne sererken, bir kadının özgürlüğünü kazanmak adına ne kadar ileri gidebileceğini sorgulatıyor.
Sonuç olarak, "Kara Dul" lakaplı Tanaz’ın cinayetleri birer pragmatik karar mı, yoksa bir psikolojik sorun mu? Bu sorular, İran toplumunda tartışılmaya devam ediyor ve cinayetlerin gerçek nedeni belirsizliğini koruyor. "Kara Dul" hikayesi, sadece toplumun cinsiyet eşitliği mücadelesi için değil, aynı zamanda bireylerin toplum baskısı altında nasıl kurban olabileceğini gösteren bir uyarı niteliği taşımakta.
Olay, yalnızca bir kadının suçlamaları etrafında şekillenmiş bir cinayet zinciri olmanın ötesinde; aynı zamanda derin toplumsal sorunlar ve kadın hakları mücadelesine ışık tutuyor. Gelecekte bu tür olayların önüne geçebilmesi için toplumsal yapının değişmesi, kadınların yasal ve sosyal haklarının gözden geçirilmesi gerektiği aşikar. "Kara Dul" vakası, yalnızca tarih sayfalarında geçmekle kalmayıp, kadının toplumdaki yerini sorgulamamıza ve bireysel özgürlüklerin ne denli önemli olduğunu tekrar düşünmemize neden oluyor.